Şimdi tekrar bu konu gündeme gelince oturup daha dikkatli düşünme fırsatı buldum ve vardığım sonuç Türkiye'nin sanal dünyaya ne kadar uzak olduğunu hazin bir şekilde gösteriyor.
Bu karar ile birlikte yaptığımız sadece Youtube'da olan bitene "kulağımızı kapatmak" tır. Yüce önderimiz Mustafa Kemal Atatürk'e yapılan hakaretlere tabi ki kayıtsız

Peki bu yasak neden konuyor? Acaba bu davayı açan savcı ve davayı onaylayan sayın hakimimiz böylelikle Youtube'a ceza verdiğimizi mi düşünüyor? Ya da Türk gençlerinin bu videoyu görmesini mi istemiyor? Eğer öyleyse Türk genci bu videoları görüp, Ata'sına ülkesine daha mı bağlanır, yoksa o kendini bilmezlere mi katılır? Tabi ki cevabı çok basit. O zaman geriye tek bir seçenek kalıyor, Youtube'u cezalandırmak.
Youtube'un gelirlerinde, trafiğinde Türkiye'nin yerini incelersek eminim %1 veya 2'lerde seyrederiz (belki de daha az). Kısacası, tavşan dağa küsmüş, dağın haberi olmamış misali.
Ayrıca mevzu bahis videolar gündeme taşındıkça, afişe edildikçe insanlar merak ediyor, izliyorlar. Tepkilerini yorum kutularında göstermek istiyorlar. Ancak videonun bir anda izlenme rakamları rekor seviyeye ulaşınca, haftanın, ayın en çok izlenen videolarından birisi oluyor ve diğer dünya ülkelerinden insanların da dikkatini çekiyor. Bir nevi kaş yaparken göz çıkarıyoruz.
Çözüm aslında çok basit, bu ve benzeri kendinibilmezlere Youtube'a koyacağımız bilgilendirici, yabancı dilde (ingilizce) videolar ile daha medeni cevaplar vermek, Youtube'a mantıklı (küfür içermeyen) mesajlar göndererek videoların kaldırılmasını ısrarla talep etmek. Ancak çözüm, gözümüzü kulağımızı kapatıp dışarıdaki görültüyü görmezden gelmek değil ve bunu yaparken tüm halkın özgürlüğünü kısıtlamak da değil.